Tasarruf paketi kime yük getiriyor ?
Adı ‘Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’olan ve duyana moral vermesi beklenen bir tedbirler manzumesi…
Okudum ve ilgili açıklamaları da dinledim ama sonuca nasıl ulaşılacağını, kimler tarafından denetleneceğini, uymayana yaptırımın ne olacağını net olarak anlayamadım. Aceleye geldiği belli olan, dilek ve temenni kıvamındaki bu paketi yeterli bulmak mümkün değil.
Çünkü;
. Paket niyet olarak olumludur. Ancak boşluk yaratan hususların başında gelen; hangi kurumların ne kadar tasarruf sağlayacağı ve uymayanlar için cezai yaptırımlarda kapsamın ne olacağı açık ve net görülemiyor. Yani ortada rakam yok.
. 2024 yılında beklenen bütçe açığı 2,7 trilyon liradır. Paket ile hedeflenen toplam tasarruf ise 100 milyar lira civarında tahmin ediliyor. Böyle bakılınca; bütçe açığının yüzde 3,7’si yetersiz tasarruf anlamına geliyor. Bunun bize gösterdiği; ‘paketin vatandaşı ilgilendiren büyük kısmı arkadan gelecek’ mesajıdır. Elbette bu da yeni vergiler demektir.
. Yapılacaklarla ilgili “3 yıl” diye bir sınırlama var ki; bunu anlamak kolay değil. Zira tasarruf alışkanlığına zaman sınırlaması konabilir mi ?
Bakınız ‘alışkanlık’ diyorum, bunun yaşam boyu sürüp gitmesi gerekmez mi ?
. Ayrıca zaten taşıt hacmi hem değer olarak hem de miktar olarak yeterince şişmiş durumda. Sadece 3 yıl boyunca envantere hiç ekleme yapılmasa bile kullanıcıların konforunda olumsuz bir etkilenme söz konusu olabilir mi ? Olmadığı zaman da buna tasarruf denilebilir mi ?
. Mevcut taşıtların satışı yeterince pakete yansımamış. “İhtiyaç fazlası olan taşıtlar tasfiye edilmek veya ihtiyacı olan kamu kurumlarına devredilmek üzere Hazine ve Maliye Bakalığı’na bildirilecek” deniyor.
Peki bu güne kadar bildirilmeyen ihtiyaç fazlası şimdi bildirilir mi ?
İhtiyaç fazlasını kurum dışından kim ölçecek ve hangi yaptırımla bildirim yapmayanı zorlayacak ? Yani bu güne kadar işlemeyen bir mekanizmayı işler hale kim getirecek ?
. “Hizmet aracı olarak kullanılan taşıtlar, resmi hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla aynı kurumun birimleri arasında ayrım yapılmaksızın ve mümkün olduğu ölçüde güzergah birleştirmesi yapılarak kullanılacak” kararı da boşlukta kalmıyor mu ? Yani “mümkün olduğu ölçüde” subjektif değerlendirmesi hangi makamın kontrolünde olacak ?
Örneğin, “Güzergah birleştirmesi” yerine kolayca alternatif olarak sunulacak “güzergah uyumsuzluğu var” seçeneğini kim boşa çıkartacak ?
. “Mevcut kiralık taşıt sözleşmelerinin yenilenmesinin izne tabi olması” tedbir sayılır mı ? O izni pratikte almak o kadar zor mudur ?
İşte güvensizlik böyle bir şeydir. Bir kere ipin ucu kaçtığında adil hakem bulmakta da güçlük yaşanır.
. Şimdi en garanti uygulama imkanı olan karara geldik. “Savunma ve güvenlik hariç kamuda personel servisi hizmetinin, toplu taşıma olan yerlerde kaldırılması” en somut karardır. Zira her zamanki gibi itiraz hakkı olmayan ücretli kesimden sağlanacak tasarrufun getirisi en kolay hesaplanacak gider kalemi olarak öne çıkıyor.
. “Kamuda yeni personel alımı üç yıl boyunca emekli olan kişi sayısıyla sınırlandırılacak” kararı da çok pratik sonuç alınabilecek hususlardan biridir. Zira bu faturayı da başta atama bekleyen öğretmenler olmak üzere işe girmeyi bekleyen gençler ile kadro bekleyen taşeron işçiler ödeyecektir.
. “Deprem riski olanlar hariç, yeni hizmet binası alımının ve yapımının 3 yıl süreyle durdurulması” kararı da belirsizlik yaratmıyor mu ?
Bütün ülke genelinde deprem riski olduğuna göre gerekçe oluşturmak o kadar zor mudur ? Üst makamlarca alınacak yatırım kararına kim itiraz edebilecek veya o gerekçeyi kim geçersiz kılabilecek ?
Sonuç olarak; paketin en olumlu tarafı, yıllardır süren israfın samimi itirafıdır. Bu kadarı bile kazanç hanesine yazılabilir. Paket ve sonrasındaki tasarruflara ait yükün hangi gelir gruplarının sırtında olacağı; sermaye kesimi temsilcilerinin paket için verdikleri olumlu mesajlarına bakarak bile kolayca anlaşılabilir.
Tasarrufun nasıl ölçüldüğü, yıllık 100 milyar TL’ye nasıl ulaşılacağı, ulaşılsa bile bunun hangi açığı kapatabileceği bana göre boşlukta kalıyor.
Üstelik musluğu açık bıraktıktan sonra hangi tasarrufla kaybedileni yerine koyabilirsiniz ?
Daha kolay anlaşılabilir olması açısından verebileceğim en isabetli örnek Kütahya havalimanıdır. Kütahya Zafer Havalimanı için müteahhide verilen yıllık yolcu garantisi 1.300.000 kişi olmasına rağmen, oradan 45.000 kişi geçiyor. Yüzde 96,5 yanılma payıyla ilk kapatılması gereken musluk burasıdır. Bu olağanüstü yanılmadan ders çıkartılsaydı; 86 bin nüfuslu Bayburt ile 160 bin nüfuslu Gümüşhane’ye hizmet verecek olan havalimanı için yolcu sayısının çok düşük kalacağı öngörülebilirdi.
Ülkemizde 2022 yılı verilerine göre kişibaşı geliri 6 bin doların altında kalan 22 ilimiz var (Ekonomim). Gümüşhane ve Bayburt bunlardan ikisidir. Demek ki nüfus seviyesi dışında dikkate alınması gereken bir başka bilgi de gelir seviyesi olmalıdır. Yani fizibilite raporu içinde yer alması gereken en önemli bilgi; ‘uçak bileti almaya yetecek kadar geliri olanların sayısı’dır. Başka bir ifade ile batı illerindeki 200 bin nüfus ile bu bölgedeki 200 bin nüfus aynı sayıda yolcu üretemez. Bayburt Havalimanı yolcu garantisinin yıllık 2 milyon olduğu söylense de resmi kaynaklar tarafından doğrulanmıyor.
Ancak yarısı kadar olsa ne farkeder ?
Yine de abartılı tahmin ve israf sınıfına girer ki; Kütahya Zafer Havalimanı’nı da aratacak kadar olumsuz bir tablo sunar.
Durum böyleyken tasarruftan söz edilmesi biraz fantezi gibi kalıyor. Geçilmeyen köprüler için fazladan yapılan harcamaları saymıyorum bile…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.