Tavuk Bircan...
Mordoğan’da yazlıktayım... Kızım Senem evden çalışıyor. Öğle tatili verdiğinde ikimiz denize gidiyoruz. Biraz yüzüp geliyoruz. Gittiğimiz yer küçük bir koy, halk plajı. Kalın halatlarla çevirmişler güvenli yüzme alanını. Pek kalabalık değil, yine de biz ikimiz halatın olduğu yerlerde yüzüyoruz. Çünkü pek kimse olmuyor, genelde ortalarda yüzüyorlar. Geçtiğimiz günlerde yüzüyoruz yine, halatın üzerinde bir şey var. Yaklaştık... Senem "Bak anne ağustos böceği yüzme öğrenmeye gelmiş!" dedi. Yanına vardık... Evet, halatın üstüne konmuş, sonra da kanatları ıslandığı için uçamamış... Arada bir atak yapsa da yok... Başarılı olamıyor. Kıyamadım… parmağımı uzattım, can simidi gibi yapıştı. Azıcık huylansam da yine de parmağımı suyun yüzünde tuta tuta kıyıya geldim. Elbet tek kol yüzmek biraz zor oldu ama olsun... Bir can kurtulacakta... Kıyıya vardım, yosunlar ayağıma deydi, taşlar karnıma… uyuz oldum… neyse attım bir taşın üzerine, iyi bir şey yapmanın huzuru ile döndüm kızımın yanına…
Hiç unutmuyorum... Oğlum Serter dört yaşında idi. Kısıtlı imkanlarla hayvan sevgisi aşılamaya çalışıyorum. Evimiz bir apartmanın alt katı o zamanlar. Mutfaktan bir metre en, iki metre boy bir apartman boşluğuna çıkılıyor. Pazardan bir civciv aldık. Serter çok sevindi. Kreşteki biricik arkadaşının adını koydu... Bircan!.. Her gün orayı yıkıyoruz sinek olmasın, kokmasın... Yeminin yanında yeşillik, yemek artıklarını Bircan’a veriyoruz. Bircan Abbas’ın kör kazı gibi lüp lüp yutuyor. Bir süre sonra Bircan semirdi... Kınalı, heybetli güzel bir tavuk oldu. Ancak aynı zamanda bakımı ve zapt etmesi de zor oldu. Konu komşu kesin yiyin dese de ne mümkün!.. Aylarca baktık, sevdik, göz göze geldik… Onu izlerken içimiz yumuşacık sevgi dolu oldu... Nasıl keseriz, nasıl yeriz!..
Bankamızın odacısı Orhan efendi bahçeli bir evde oturuyordu, tavukları da vardı. Bir gün çağırdım... Aldı götürdü Bircan’ı...
Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti ile yüreğimiz yanmasın. Münevver Karabulut, Özgecan Aslan... Derken şimdi de Pınar Gültekin ve daha niceleri…
Benim aklım almıyor böylelerini... Seviyor- öldürüyor, kıskanıyor-öldürüyor, kızıyor-öldürüyor…
Üstüne üstlük yakıyor, işkence ediyor, hırsını alamayıp üstüne beton döküyor. Bir mahalleden bir kedi yavrusu bile kaybolsa günlerce onu sevenler ararken hiç mi aklına gelmiyor bu insan yavrusunu arayacakları... Her yer kamera dolu... Eninde sonunda onu bulacakları!..
Kız ayrılmak istemiş ve zoru görünce de “Eşine söylerim!” diye tehdit etmiş de... Yok efendim başkası var dedi diye kıskanmış da... Da… Da… Da… Kıt aklınca nedenler...
Şimdi eşinden ve kızından utanmıyor musun? Peki ya o masum küçücük kızın ömrünün sonuna kadar babasının böyle bir cani olduğu damgası ile yaşayacak, utanacak, toplumdan kaçacak... Kendi yavruna bile ne kadar büyük kötülük yaptın farkında değil misin?..
Şimdi kimi kıt akıllılar da “Neden evli barklı adamla ilişkiye girmiş?” diye her zaman olduğu gibi kadını suçlayacak, fakat aklına gelmeyecek “Neden evli barklı, bir de kız çocuklu bu adam gencecik bir kızla yasak aşk yaşamış!..”
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkinin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi... Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesi. 11 Mayıs 2011 de İstanbul’da imzaya açılmış ve 2014 yılında yürürlüğe girmiş; Mart 2019 itibari ile 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış. Ancak ilk imzacısı olan Türkiye ne yazık ki iç hukukunun düzenlenme yapılmaması nedeni ile şiddet mağduru kadınlarımızı koruyamıyor...
Oysa savaş zamanı bile bu sözleşme kadını ve çocuğu koruyor!..
Peki ya sözleşme bile imzalandığı halde Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı ne işe yarıyor ve bu konuda neler yapıyor?.. "Zihniyeti, dili ve eylemi şiddetten arındırmak zorundayız... Kadın cinayetlerini sonlandıracak adımlar atmak hepimizin ortak sorumluluğu." demiş Mansur Yavaş... Helal olsun...
Siyasiler şimdilerde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek istiyorlar. Sözleşme varken bunlar oluyorsa... Gerisinden Allah tüm kadınları korusun...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.