Tek güç seçmendir
"Hapiste gün sayanlar var."
"Senin dokunulmazlığın yok. Sıra sana da gelecek."
"Büyük bedel ödeyecekler."
"Hesabını ağır soracağız."
"Televizyonlara talimat verdim."
Her gün Facebook’ta bazı paylaşımlar okursunuz… “Psikologlar der ki …” diye başlarlar. Çoğu uydurma ve yanlıştır. Bundan sonraki satırlara sosyolojinin yanı sıra psikoloji penceresinden bakmaya çalışacağım.
Yukarıda belirttiğim sözler üzerinden gitmek istiyorum. Biliyoruz ki bu cümleler bu ülkenin “Cumhurbaşkanı” tarafından yakın zamanda telaffuz edildi.
Yeni seçilmiş bir partinin lideri asla bu cümleleri kurmaz, kuramaz. Çünkü karşısında yargı organları, bürokrasi, sivil toplum örgütleri olduğunu bilir.
Birinin bu cümleleri kuracak güveni kendisinde bulması için uzun zaman içinde dönüştürülmüş ve “kendileştirilmiş” devlet mekanizmalarının varlığına güvenmesi gerekir. Tayyip Erdoğan bu ve buna benzer cümleleri iktidarının ilk on yılında kuramadı. Çünkü iktidar olsa da devlet erkine sahip değildi.
Bugün bu cümleleri kurduğuna göre bu erke sahip olduğuna dair bir şüphesi yok.
Güce sahip olmak insana kendini iyi hissettirse de beraberinde sorunlar taşır. Aşırı kendine güven beraberinde pervasızlığı getirir, bilinçdışının ortaya çıkmasını tetikler.
Plaza yöneticileriyle bu çalışmaları yaptığım için iyi biliyorum. Rakipsiz yöneticilik olgun yöneticiler ve çalışanları için fırsatken, bu olgunluğa ulaşmamış yöneticiler ve çalışanları için problem kaynağı olur.
Güce eriştiğine emin olduktan sonra dilini değiştirip saldırganlaşan, hatta hakaret eden insanların çocukluk ve gençlik yaşlarına indiğinizde tonla sorunla karşılaşırsınız. Bu dönemlere dair sayılamayacak kadar travma, yara ve olumsuz yaşanmışlıklar vardır.
Elbette tek dinamik bu değildir.
Yukarıda ilk altı satırda saydığım cümleler 16 yıldır frenlenememiş bir yükselişin sonucunda ağızdan çıkan sözlerdir. Bu yükseliş durdurulmazsa Tayyip Erdoğan (erken seçim şartları oluşmazsa) bundan 5 yıl sonra daha radikal ve sert cümleler kuracaktır. Belki de o gün dediklerini yapmış, Meral Akşener’i hapse attırmış, tüm televizyonları kendine bağlamış olacaktır.
Tam da bu noktada, iktidar tarafından “bilerek kurulmayan” denge ve fren mekanizmasının halk tarafından kurulması gerekiyor. Gücü sadece seçmen dengeleyebilir ve uzun zamandır bu anlamda bu kadar büyük bir umut oluşmamıştı.
Ankara’da Sayın Yavaş, İstanbul’da Sayın İmamoğlu ve diğer şehirlerin belediye başkanlıklarının Millet İttifakı tarafından kazanılması gerek ülkemizin gerekse kullanılan dilin değişmesini sağlayacaktır.
Büyükşehir belediyelerini kaybeden bir lider bir daha böyle cümleler kuramayacak, atacağı her adıma dikkat etmek zorunda kalacaktır.
Seçimlere 4 gün kaldı.
Kavga dili ve kurulan cümlelerden rahatsızsanız yapmanız gereken tek şey sandığa gidip Millet İttifakı adaylarına oy vermektir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.