1. YAZARLAR

  2. Abdullah ALAGÖZ

  3. Toplumsal değişimin temel dinamikleri ile siyaset kurumu ayrışmaktadır...
Abdullah ALAGÖZ

Abdullah ALAGÖZ

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Toplumsal değişimin temel dinamikleri ile siyaset kurumu ayrışmaktadır...

A+A-

Siyaset ve toplumsal değişim dinamikleri birbiriyle bağıntılı kavramlardır. Birini diğerinden ayırmak ya da soyutlayarak fikir yürütmek işi baştan özünden koparmaktır. Türkiye’de son 18 yıldır siyaset kurumu tıkanmıştır. Siyasilerin 'hukuk reformu' adı altında yaptıkları uygulamalar da sadece hukuku değil ona bağlı olarak devlet kurumlarını ve bürokrasiyi de çökertmiştir. Hukuk, yerini keyfi uygulamalara ve “ben yaptım” mantığına kadar indirgemiştir.

Siyaset kurumunda 'devlet' denilen aygıtın korunması ve milletin iradesinin tecellisi değil bir avuç imtiyazlının korunması geçerli kural halini almıştır.

Ülkemizde siyaset kurumu tamamen çökmüştür. Siyasilerimiz ülke problemlerine çözüm üretmektense statükolarını koruma, var olan pozisyonlarını tahkim etme ve her türlü zırha bürünerek tartışılmaz olma çabasına girmiştir. Zira kendilerini SEÇKİN ve VAZGEÇİLMEZ  görmektedirler.

İktidarından muhalefetine kadar siyaset kurumu toplumdan kopuk, toplum iradesini tehlikeli, zararlı gören hatta toplumun iradesine karşı tedbirin alınması gerektiği konusunda adeta hemfikir olmuştur.

Oysa siyaset ile vatandaş arasındaki ilişki adeta “müşteri memnuniyeti” gibidir. Siyasiler normalde vatandaşın memnuniyetini esas alma üzerine siyasetini inşa eder. Hesap verebilirlik, şeffaflık, katılımcı demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerler de ülkemizin son yıllarında adeta siyasetin temel parametreleri olmaya başlamıştır. Bu ilkeleri esas almayan siyasiler ya da siyasi kurumlar toplumsal istekleri yani “müşteri memnuniyetini” kavramamış demektir.

Topluma geçmişten günümüze tepeden bakan hastalıklı jakoben siyaset anlayışı, eskiden sol cenah tarafından kullanılırken günümüzde bütün cenahlar için geçerli olan hastalıklı siyasetimizin vazgeçilmez ilkesine dönüşmüştür.  

Türk siyaseti can çekişiyor. Siyaset; toplumun derdine deva olma kurumu iken bugün siyasetin kendisi dertler yumağına dönüşmüştür. Siyaset kurumunda, hizipçilik zirve yaparken nitelik ve ufuk denilen meziyetler adeta fizan’a kaçmıştır. Bizler bu şartlarda kendisi problem olan siyaset kurumundan medet bekliyoruz.

Evet, toplumun temel dinamikleri ile siyaset kurumunun öncelikleri bir türlü örtüşemiyor.

Toplum; açık toplum olma çabasında siyaset kurumu kendi içine kapanmış.

Toplum; hukukun üstünlüğü, demokrasi, özgürlükler, hesap verebilen ve şeffaf yapılar ararken siyaset kurumu, kapalı ve imtiyazlıların haklarını savunma, statükoların tahkim etme derdinde…

Toplum; aş, iş, eğitim, sağlık, güvenlik gibi  temel ihtiyaçlarını karşılayabilme derdinde, siyaset kurumu imtiyazlıların geleceğini garanti altına alma derdinde.

Toplum; hukukun üstünlüğünü savunurken siyaset kurumu topluma karşı kendine hukuki zırh sağlama çabasında…

Velhasıl, toplumun öncelikleri ile siyaset kurumunun öncelikleri arasındaki uçurum her geçen gün artmaktadır. Dolayısıyla bu çarpık  “YÖNETENLER DEMOKRASİSİ” ile halkın öncelikleri örtüşmediği gibi siyaset kurumu da toplumdan kopmaktadır.

Siyasiler; Millet adına konuştuklarını ifade ederler ama millet iradesine karşı kendini koruma içgüdüsünü devreye sokarlar. Böylesi OTOKRASİ anlayışı ile toplumun değişim sürecini kavrayamadıkları gibi toplumun temel dinamiklerine uygun davranış sergilemeleri de mümkün olmamaktadır. Asıl çıkmazımız da bu imtiyazlı siyasilerin toplumsal mühendisliğe soyunmaları ve gerektiğinde toplumsal iradeye karşı da kendilerini koruyarak algı operasyonuyla savunma mekanizmalarına başvurmalarıdır.

Eskiden cemaat, tarikat gibi yapılarda şeyhler, veliler adı altında insanlar kutsallaştırılıp RUHBAN SINIFI oluşturulurken günümüzde bu hastalık, siyaset kurumunun da diline dönüştü. Bu çarpık anlayış sonucunda yeryüzü tanrılar geçidine dönüştürüldü. Bizler bu tipolojiler ve oluşturdukları ruhban sınıfına karşı siyaset yapmaya çalışıyoruz.

Başarır mıyız?  

İnanın onu da kestirmek çok zor ama başka yolumuz da yok...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.