TOPLUMSAL DEGISME
Toplumlar bireylerden oluşur ancak bireylerin toplamından daha fazla şeyler ifade eder. Eğilimi, ideolojisi ne olursa olsun sosyolojinin neredeyse tüm teorisyenlerinin üzerinde ittifak kurduğu yegane cümle budur.
Ancak toplumlar bir yanlarıyla kendilerini oluşturan insanlara benzerler. Kendilerini dinamik, moralli, güçlü hissettikleri dönemler olduğu gibi, bitkin, yorgun, hasta hissettikleri dönemler de söz konusudur.
Türkiye’nin yakın tarihine, hatta 15 yıllık serüvenine göz attığımızda bu tabloyla net olarak karşılaşırız. Mevcut iktidar dış güçlerin de payının olduğunu düşündüğümüz ekonomik sorunlar ve koalisyon anlaşmazlıklarının sonucunda “umut” olarak ülke yönetimine getirilmiş, gerek ABD gerekse Avrupa nezdinde iltifat ve destek görmüştü.
Yıl 2002…Her şey lehlerindeydi. Ekonomik sıkıntılar halkı yeni iktidara umut besler hale getirmişti. Siyasal figürler (Gerek Recep Tayyip Erdoğan gerekse Abdullah Gül ve kurmayları) özellikle muhafazakar çevreden büyük destek görürken seküler çevreden aynı desteği görmeseler de fazla itirazla karşılanmıyorlardı.
Fırtınalı geçen koalisyon dönemi sonrasında “daha beteri de olmaz herhalde” yaklaşımı söz konusuydu. Beraberinde yıllar içinde giderek parlaklaşan bir tablo bekleriz değil mi ?
Değil……Yıl 2017… Suç oranları kimi kaynaklarda 400, kimi kaynaklarda 600 kat artmış. Bu arada nüfus artışı azami %20 (gelen göçlerle) 15 yıl önce yaşamaya fazla alışık olmadığımız çoğu gerçeklikle karşı karşıyayız.
Toplumsal temelimizin aile olduğunu düşünecek olursak bu noktada Anadolu Ajansı’nın duyurduğu TÜİK verilerine baktığımızda; Türkiye'de 2004’te 91 bin 22 olan boşanan çift sayısı 10 yılda yaklaşık yüzde 38 artışla 2013’te 125 bin 305’e yükseldi.
Evlilikler ise söz konusu dönemde azalan bir seyir izledi. 2004'te 615 bin 357 olan evlenen çift sayısı 2013'te 600 bin 138'e geriledi.2004’ten bu yana 2013 yıl sonu itibarıyla 1 milyon 75 bin 765 çift boşandı. Aynı dönemde evlenen çiftlerin sayısı ise toplam 6 milyon 144 bin 124 oldu. 2013 yıl sonu verilerine göre, 2004 yılına oranla evlenme oranı yüzde 2,5 azalırken, boşanma oranı yüzde 38 arttı.TÜİK verilerine göre, 2006'da 636 bin 121, 2008’de 641 bin 973, 2010’da 582 bin 715, 2012’de 603 bin 751 çift evlendi, boşanan çiftlerin sayısı ise 2006'da 93 bin 489, 2008’de 99 bin 663, 2010’da 118 bin 568, 2012'de 123 bin 325 oldu. Sonuçlarıyla karşılaşıyoruz.
“Rakamlara boğma” derseniz günlük yaşamınızdan örneklerle anlatmak isterim. Bugün araç kullanan hemen herkesin direksiyon başındaki temel kaygısı “manyağın tekiyle dalaşmayayım bakarsın silahı falan vardır” dır. Bu 2002’lerde pek rastlanmayan bir kaygıdır. Hemen herkesin kredi veya kredi kartı borcu vardır. İnsanlar genelde dövizle borçlandıkları için bir kulakları borsa ve döviz endeksindedir. Planladıkları gelirleri elde edemezlerse ailelerini geçindiremez, faiz ve haciz sarmalına kapılırlar.Boşanmaların temel nedenleri içinde ekonomik sorunlar birincil nedendir.
Sokaklarda insanların “sosyal mesafe” lerinin (ki asgari 40 cm. dir) arttığını, birbirlerinden olabildiğince uzak kalmayı tercih ettiklerini görürüz. (Özellikle büyük şehirlerde) (Not: Sosyal mesafe yabancı birinin size yaklaşmasına tolerans gösterdiğiniz uzaklıktır. Daha fazla yaklaşanlardan rahatsız olursunuz) 15 yıl önce yolda gördüğünüz biri bebek arabasındaki evladınızı sevse mutlu olur, seven insanla sohbet ederdiniz. Bugün biri çocuğunuza yaklaşacak olursa tüyleriniz diken diken oluyor…
Örnekleri artırmak ve rakamlarla vermek mümkün.2002 yılına göre bugün toplumsal olarak daha “hasta”yız ! Kutuplaştırılan, %50-%50 diye nitelenen insanımız kendisine bir “taraf” seçmeye yönlendirildi.“Bizden olanlar” “olmayanlar” ayrımı komşuyu komşuya düşman etti !
Eskiden trafikte kazayla tampon tampona geldiğinizde aracınızdan inip diğer sürücüye “geçmiş olsun” deyip tokalaşırken bugün kapılarınızı kilitleyip pencerenizi kapatıyor, karşı tarafı uzun uzun gözlemledikten sonra emin olursanız aracınızdan iniyorsunuz.“Düşman” ve “Dost” un sürekli değişmesi toplumsal güveni inanılmaz zedeledi.
“Muhterem Hoca efendi” diyenler “Alçak Fetö” ye savruldu.Düşürülen Rus uçağı için emir verdiğini söyleme yarışından özür ve tazminata gelindi.Dün hain olduğu iddia edilen Ergenekon ve Balyoz sanıkları bugün kahraman.
Biraz Freudyen yaklaşmak belki de manzarayı daha açık ortaya koyacak… Devlet ve lideri “baba” yerine koyduğumuzu varsayalım… Tutarlı bir babanın evinde yetişen çocuklar dingin, huzurlu olur. Ne yapacağı belli olmayan bir babanın evindeki çocuklar kaygılı, endişeli olur. Toplumsal halimiz kaygı ve endişe içeriyor. Yarını, geleceği öngöremiyoruz.
Toplumsal ve kişisel olarak İYİleşmemiz dileğiyle…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.