"Türksüz Türkiye Projesi" devam ediyor...
Türkiye’de kendisini “Türk hissetmeyen” ve hatta Türk’e karşı “kindar” bir kesimin olduğunu biliyoruz.
Bunlar bazen “AK Parti sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk” diye ortaya çıkar. Bazen kamu kurumları isimlerinden T.C. ibaresinin kaldırılması kararını alarak kendini gösterir. Bazen de Anayasa’dan “Türk” kelimesini çıkarmak için teklifleriyle rengini belli eder.
Bunlar “Türk” kelimesinden ve hele “Ne mutlu Türk’üm diyene”, “varlığım Türk varlığına armağan olsun” gibi veciz sözlerden nefret ederler.
Türk milletinden bahsederken “Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Ermeni, Roman” gibi etnisiteyi ön plana çıkaran kavramları kullanırlar. Ortak kimliğimizi ifade eden Türk kavramını da bu etnisitelerle eşit bir etnik kavram olarak sıralarlar.
Her türlü etnisiteden olanlar bu alt kimliğini gururla öne çıkarırlarken “ben Türk’üm” diyene “ırkçılık yapma” diye ayar vermeye çalışırlar.
Bu kesim "Tarihimizle yüzleşmek" adı ile yürütülen kampanyalarla, Türklerin bırakın kimliğiyle gurur duymasını, utançtan başını kaldıramaz hale gelmesi için inanılmaz bir gayret sarf ederler.
Bunlar sayıca fazla değildirler. Ama iktidar partisi AKP içinde çok etkin oldukları için fazlasıyla cesur ve Türk Milletinin sinir uçlarıyla oynamaktan çekinmeyecek kadar pervasızdırlar.
Neden cesur olmasınlar ki, kendilerini “Türk Milliyetçiliğini” temsil eden parti olarak ifade eden MHP bütün bu cüretkâr saldırılara karşı adeta kalkan oluyor.
Bu yüzden her seferinde “artık bu kadarını da yapamazlar” dediğimiz şeyleri yapıyorlar.
* * *
TÜRK KAHVESİ BİLE DİYEMEZLER
“Türk” kelimesine alerjisi olanların “Türk Milleti” yerine “bu millet”, Türk Silahlı Kuvvetleri yerine “ordumuz” gibi kavramları kullandığını bilirsiniz.
Fakat ben “Türk kahvesi” bile demekten rahatsız olanları da gördüm.
Yıllar önce Yarımca Petkim’de mesai arkadaşlığı yaptığımız Muzaffer Baştopçu 1994’de Refah Partisi’nden Körfez Belediye Başkanı seçildi. Güzel işler de yaptı. Daha sonra da AKP’den üç dönem milletvekili oldu.
Körfez ilçesi Yarımca sahilinde bulunan ve adı “Türk Kahvesi” olan tarihi bir mekân vardır. Bahçesindeki 5-6 asırlık çınarı ve özel mimarisiyle ruhunuzu dinlendirebileceğiniz özel bir yerdir.
Muzaffer Baştopçu Belediye Başkanı seçildikten sonra öncelikle bu mekânı İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi’ye “yeniden dekore ve tanzim ettirdi.”
Mekânın “Türk Kahvesi” olan adını “Lâlezar” olarak değiştirdiler. Yetmedi menüdeki “Türk kahvesi” ibaresini de “Osmanlı kahvesi” yaptılar.
O zaman anlamakta güçlük çektiğimiz bu değişimin, sistematik bir stratejinin uzantısı olduğunu hayli geç anladım.
Çok şükür ki, Baştopçu’nun Belediye Başkanlığından sonra, mekân tekrar “Türk Kahvesi” olan eski ismine kavuştu.
* * *
KOROLARIN İSİMLERİNDEN TÜRK KELİMESİNİ ÇIKARDILAR
Türk Kültürünü korumak ve geliştirmekle görevli olan Kültür Bakanlığı da Türk kelimesine savaş açtı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un “Olur”u ile ülke genelinde koroların büyük kısmının ismi ve yapısı yenilendi. Bu kapsamda koroların isimlerinden “Türk” kelimesi çıkarıldı.
Buna göre, Elâzığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğünün ismi “Elâzığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu Müdürlüğü” olarak değiştirildi.
Şanlıurfa'daki Devlet Türk Halk Müziği Korosu, Şanlıurfa Sıra Gecesi Müzik Topluluğu,
Diyarbakır'daki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Diyarbakır Medeniyetler Müziği Korosu,
Edirne'deki Devlet Türk Müziği Topluluğu ise Edirne Rumeli Müzikleri Topluluğu olarak değiştirildi."
“Türk” kelimesi neden bunları rahatsız ediyor?
Kültür Bakanlığı yetkilileri bakanlığın kendi sitesine baksalar TÜRK ADI ile alakalı şu açıklamaları göreceklerdir:
“Türk” sözcüğü; “güç, kuvvet, güçlü, kuvvetli, cesur, türeli (kanun ve nizam sahibi) ve türeyen, çoğalan” anlamlarına gelmektedir.
Tarihte “Türk” adıyla adlandırılan ilk devlet “Gök-Türk Devleti” olmuştur. Coğrafî ad olarak “Türkiye” kavramı, tarihte ilk kez Bizans kaynaklarında yer almaktadır. VI. yüzyılda “Türkiye”, Orta Asya’yı ifade etmek üzere kullanılmıştır. IX. ve X. yüzyıllarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan alana “Türkiye” adı verilmiş (Doğu Türkiye = Hazar ülkesi; Batı Türkiye= Macar ülkesi); XIII. yüzyılda Mısır ve Suriye de “Türkiye” olarak adlandırılmıştır. Anadolu ise XII. yüzyıldan itibaren “Türkiye” olarak tanınmıştır.
Bu kadar köklü bir milletin adını bu topraklardan silmeye kimsenin gücü yetmez. Hem siz, farz-ı muhal Türkiye’den Türk adını silseniz bile, Türklerin dış düşmanları bize “Türk”, bu vatana “Türkiye” demeye devam eder.
Milletimiz de kendi ismine sahip çıkacak; “Türk’üz türkü / Türk’ü çağırırız” demeye devam edecek. Türk’çe düşünüp, Türk’çe davranacaktır.
Eminim ki; iç düşmanlarının oynadığı sinir uçları Türk’ün uyanmasına/ silkinmesine yol açacaktır. Tahammül sınırlarını bu kadar zorlayanların pişman olacağı günler hiç uzakta değildir.
Şimdiden uyaralım ki, bunlara prim veren siyasi partiler seçimlerde ağır bir yenilgi aldıklarında şaşırmasınlar...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.