Uzaylılar dünyayı istila mı etti?
Çocukluğumdan beri uzaya merakım hep oldu.
Sanırım bülbül sesli Nesrin Sipahi ablamızın o güzel sesinden radyodan dinlediğim şarkı sözlerinden olsa gerek:
"Gökyüzünde yalnız gezeeen yıldızlaaar
Yer yüzünde sizin kadaaar yalnızıııım"
Bu şarkıyı her dinlediğimde, yattığım odanın penceresini açıp gökyüzüne baktığımda, yıldızların hareketini gözlemlediğim, her düşen yıldızın uzaylıları taşıyan silindir şeklindeki, daha çok sporcular tarafından döne döne çimlere fırlatılmış diske benzeyen uzay aracı olduğuna inanırdım.
"Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar" şarkısı her defasında bana subliminal mesaj olarak gelirdi. (Bak yaa bendeki şüpheye bak.)
Her gece dua ederdim "Allah'ım bizi bu uzaylıların istifasından koru yarabbim" diye...
Bir keresinde Amerika'da düşen uzay aracından çıkartılan uzaylıyı musalla taşında görmüştüm bir gazetede.(Gerçi onlar uzaylıya bizim gibi yıkayıp, abdest aldırıp pamuk tıkamamışlardı!)
Başında Pentagon'dan kelli felli adamlar, prof. doktorlar vardı.
Fotoğraf çektirmişlerdi bol bol başında poz vererek.
Haah işte onu da görünce daha bir korkum artmıştı!
Bu uzaylılar Allah muhafaza bir gün dünyayı işgal ederlerse "ne yaparız/" diye!
Hep de ne hikmetse, Amerika'ya dadanmıştı bu gözleri pörtlemiş, kalın, koca kafalı, kolları uzun, boyları kısa, zayıf çelimsiz, uzaylılar!
Amerikan halkı da bu uzaylıları tanıma konusunda daha ileriydiler bizden.
Ama yine de insan kılığına rahatlıkla girdikleri için halk farketmiyordu kim uzaylı, kim değil.
Hollwood'da bir çok film çevrildi; Bahçeye düşmüş, evin ahalisi tarafından benimsenerek korumaya alınmış uzaylılarla ilgili.
Sanki ailenin bir parçası gibi.
Hatta evin oğlu ile çok iyi anlaşmışlardı bu uzaylılar!
Gel gelelim dünyayı böyle şirin görünerek istila edecekler korkusu ile CIA boş durması mümkün mü? Evi ve uzay aracını tepeden tespit ederek, megafonla seslenmişlerdi filmde
"Söz! Hiç bir şey yapmayacağız! Uzaylıyı bize verin, size zarar verebilirler, dünyayı istilaya geldiler, bunlar sevimli görünse de öncü kuvvetler!"
Ev halkı direnerek vermek istememişlerdi uzaylıyı!
Sonrasında uzaylı kendini öne atarak ajanlardan aileyi korumuş, teslim olmuştu! (Sonra şirinliği ile ajanları da kendilerine mi bağladılar bunlar?)
Ben, tabii bu filmlerle büyümüş bir nesil olarak, bir gün uzaylıların dünyayı işgal edeceklerine inandım.
İnsanların hep gözlerinin içine baktım, gözlerden belli oluyor diye.
"Bunlar rahatlıkla şekil değiştirirler" deyince Amerikan ajanları Holywood filmlerinde.
Gözleri pörtlek, ama uzun boylu da olabiliyorlardı bu uzaylılar, aldanmamak lazımdı.
Bir de konuşmaları vurgulu ve kelimeleri seçerek, tek tek olacaktı.
Gözlerinin içine baktığım bazı insanlar gerçekten benziyordu vallahi.
"Günaydın" dersin yanıt yoksa, ters ters bakıyorlarsa, ahaa işte sana tam bir uzaylı.
Kullanacakları insanlar dışında hemen de iletişim kurmuyorlar.
Sadece bu mu? İnsan ırkını bitirmek için herşeyi yapıyorlar bana göre. (Zaten hep inanmıştım bir gün geleceklerine.)
Bizler "Uzay araçları o şekilsiz vücutları ile gelirler, biz de anlarız" diye beklerken, onlar Mercedes'leri ve limuzinleri ile geldiler!
Hiç de öyle gökyüzünde yalnız gezen yıldızlara benzemiyorlardı!
İnsanların akıllarını çelerek, kandırarak, şeytan gibi içlerine girerek, insan kılığında dünyayı işgal etmeye başladılar bile.
Bakın etrafınıza, bakın yaşanan savaşlara...
İnsanoğlu birbirini öldürüyor, ama nasıl oluyorsa onlara bir şey olmuyor.
Gözleri pörtlek, dudakları sarkık, bu uzun boylu, uzun bacaklı uzaylılar sürekli savaş çıkarıyorlar.
İnsan ırkı yine kendi elleriyle, giderek yok oluyor.
Savaşlar yetmezse, yaşamak için insanoğluna ne gerekliyse, bir bir çaktırmadan yok ediyorlar.
Meselâ ormanları.
Anında oksijen depolarımız bir kibritle yok ediliyor.
Onlar oksijensiz de yaşayabiliyorlar biliyorsunuz.
Uzaydan geldiler ya, oranın yaşam koşulları buraya benzemiyor demek ki.
Sonra genlerimizle oynuyorlar.
Tepkilerimizi, karşı koyuşlarımızı, direncimizi yok ediyorlar.
Bize "Türk ırkı diye bir şey yok" diyorlar.
Vatansız kalalım, her şey daha kolaylaşsın diye bu uzaylılar.
Direnince üstümüze yapıştırdıkları etiket de hazır, dememe gerek, yok hepsi ortada.
Sonra tohumlarla oynuyor, insanları şeker, kalp, tansiyon hatta kanser hastası yapabiliyor bu uzaylılar.
Hasta garantili hastahaneleri de insandan dönme uzaylıların olunca, her şey daha bir kolaylaşıyor o zaman.
Bunlardan, bu uzaylılardan her tarafta görebilirsiniz. Dış ülkelere bir bakın.
Başındakilere, hepsinin gözleri aynı, pörtlek.
Hepsi savaştan yana.
Hepsi insan ırkını tüketecek bahaneleri üretebiliyorlar.
İlk sıra da petrol.
Daha sonra su savaşları.
Valla bu durumda caddelerde dolaşmaya korkar oldum.
Keşke diyorum bu kadar uzaylı filmi izlemeseydim.
Bilim kurgu gibi bir kadın oldum.
Televizyonlarda kim gözlerini pörtleterek, ağzından salyalar akıtarak, saçları dik dik olmuş bir şekilde insanoğlu'na, yaşama aykırı tezleri savunuyorsa, yapıştırıyorum anında.
"Anneee işte sana bir uzaylı daha"
"Mahvolduk anne, onlar her yerdeler"
"Bunlarla nasıl mücadele edeceğiz, eskisi gibi tek tek de konuşmuyorlar ki anlayalım, promter den okuyorlar"
"Dilimizi de biliyorlar, dünyayı ele geçirdiler, yok olacağız Lut Kavmi gibi anne"
"Kızım ne diyorsun sen? Ne kavmi yaa? Bildiğin haberler bu, Lut mut değil"
"Dur magazin programı açayım rahatla, senin kafa gitti iyice"
"Yine gökyüzünü mü seyrettin geceyarısı yoksa?"
"Öyle bir şey yok, gül gibi geçiniyoruz emekli maaşımızla, ne istersek alabiliyoruz"
"Anne öyle gözlerini pörtleterek bakma lütfen, korkuyorum, sende mi yoksa?"
En iyisi dostlar ben şu lustral'ımı içeyim de kafam dağılsın, her şeyi toz pembe göreyim.
Yaa Nesrin Sipahi ablacığım nereden okursun o şarkıyı sende bilmem ki.
O günden beri gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar.
Yıldız savaşları.
Su savaşları.
Uzaylı istilası.
İnsanoğlunun sonu.
Dünyanın yok oluşu...
Sevgili okurlarım kalın sağlıcakla diyeceğim de, önce ben tabii.
Ama bir düşünün bu ironiyi derim, fazla kafayı zorlamadan...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.