…ve geldiniz mi dediğimize?
29 Ağustos 2013 tarihinde Turan Sesi'nde “Kuzey Suriye’yi İşgal Altına almalıyız” başlığı ile bir makale yayımlamıştık. Bu makale de Kuzey Suriye'nin işgal altına alınması gerektiğini savunmuş ve aksi takdirde pyd'nin koridorunun tamamlanmaya çalışılacağını ve Türkmenlerin zor durumda kalacağını ifade etmiştik.
O gün yayımladığımız makaleden bir bölümünü nakledelim;
“Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal etmiş ve savaş borusu çalmıştı. Rahmetli MHP Genel Başkanı Alpaslan TÜRKEŞ Star Televizyonuna çıkıp Kuzey Irak’ı işgal altına almamız gerektiğini söylemiş ve zamanın hükümetine bu yönde tam destek vermişti.
Böyle bir eylemin macera olacağını, Kuzey Irak’ın bizim için bataklık haline geleceğini dillendiren çeşitli çevreler yaylım ateşine geçmişlerdi.
Bu yüzden zamanın Genelkurmay Başkanı görevinden ayrıldı. Türkiye kendi inisiyatifi ile bir adım atmadan bekledi. Köprülerin altından çok sular aktı. Kuzey Irak bize bataklık olmadı ama ülkemiz bataklığa çevrilmeye başlandı. Bölge de üslenen terör örgütü yıllarca sınırı geçip canımızı yaktı. Kuzey Irak’ta kurulan özerk yönetim palazlandı ve bize posta koymaya bile başladı. Ayrıca Türkiye’de ki ayrılıkçı fikirlere ilham kaynağı haline geldi.
Peki Kuzey Irak’a girseydik ne olurdu? Peşmergelerin silahlı bir güç haline gelmesi engellenirdi. Terör örgütünün Kuzey Irak’ı kendisine üs haline getirmesine imkan verilmemiş olurdu. Türkmenlere, o zaman bizi destekleyen bazı Kürt aşiretlerine ve Türkiye taraftarı olarak bilinen yine bazı Arap aşiretlerine silah verilerek kukla Barzani devletçiği engellenmiş olurdu.
Rahmetli Başbuğ yine haklı çıktı. Ama onun haklı fikirlerini uygulayacak irade Türkiye’de olmadığı için başımıza gelmeyen kalmadı.
***
Şimdi Suriye’ye karşı bir askeri harekat gündemde. Benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Eğer Suriye’de şimdikinden daha denetimsiz bir durum oluşursa bizi bekleyen bazı tehlikeler yine kapıdadır.
· Bu durumda Kamışlı’dan Hatay ili sınırlarımıza kadar bir Kürt oluşumu tezgahlanacaktır.
· Bu oluşum Kürtlerin arasında yaşayan Türkmen kardeşlerimizi hedef alacak ve biz etkisiz eleman haline geleceğiz. Türkmenlerin halini bile kahrolarak seyretmek mecburiyetinde kalacağız.
· Bazı ÖSO militanları şu anda bile Güneydoğu vilayetlerimizde huzursuzluk vesilesi olmaktadırlar. O zaman daha vahim bir tehlike haline geleceklerdir.
Bahsettiğimiz sebeplerin ışığında bir hamle yapmanın gerekli olduğu kanaatindeyiz.
Bize göre Türkiye’nin bir an evvel Kuzey Suriye’yi işgal altına alması gerekmektedir.
Hükümetimizin uygulamalarından hareketle böyle bir hamle beklemiyoruz. Ancak bu vaziyet alışın ve ön alışın bize bazı faydalar sağlayacağı da ortadadır.
· Kuzey Suriye Kürtleri kontrol altına alınmış olacaktır.
· Böyle bir durumda Türkmenler emniyet altına alınacak hatta Halep ile Kilis ve Yayladağı üçgeni arasında Türkmen kontrolünde bir bölge oluşturulabilecektir.
· ÖSO’nun hareket alanı daralacak, daha güneye kayması sağlanacak ve güney illerimizin asayişi sağlanmış olacaktır.
Türkiye’nin bu hamlesinin batılı güçler ve İsrail’in işine gelmeyeceği açıktır. Hemen macera aranmaması gibi kaygılar yine dile getirilecektir. Aksi halde zaten daha fazla macera filmi seyredeceğimiz için korkunun ecele faydası olmadığını düşünüyor ve Türkiye’nin Kuzey Suriye’yi Yayladağı ilçemizin hemen güneyinden başlayıp Irak sınırına kadar fazla derin olmayan ama fazla da sığ olamayan bir hat üzerinden işgal altına alması gerektiğini teklif ediyoruz.
Biz tarihe not düştük. Ardını Allah bilir.”
O zamanlar bu yazımızdan dolayı bizi savaş meraklısı, kan dökücü olarak itham eden AKP'lileri hatırlıyor ve şimdi kendilerine utanma ve mahcup olma imkanı tanıyoruz. Ama mümkün değil...
Daha sonra 21 Şubat 2016 tarihinde Ortak Ses sitesinde aynı makaleyi yeniden yayımlamış ve şöyle demişiz;
“Yine de bir fırsatını bulup Türkmen Dağı ile Cerablus arasında Türkiye'nin kontrolünde bir Türkmen bölgesi oluşturmamız gerekiyor.”
“Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı askeri müdahalenin kapsamı sadece ‘Azez-Cerablus’ hattının güneyini değil, pyd’nin bütün mevzilerini kapsamalıdır. Böylece pyd’nin denize çıkış koridoru gibi bir koridor kalmayacak, hem de Türkiye’ye ithal edilecek bir terör gücü de temizlenmiş olacaktır. Bu şartlar altında Türkiye’nin hattının en zayıf ihtimalle ‘Türkmendağı-Cerablus’ olarak tutulması gerektiğini düşünüyoruz.”
Hükümet şimdi kalkıştığı Afrin (Zeytin Dalı) harekatıyla bizim noktamıza gelmiş bulunuyor. Tabi yaptıkları yanlışların bedelinin tarihe kara harflerle yazılması şartıyla…
Geçmiş yazılarımızdan bu alıntıları kendi nefsimizi okşadığı için nakletmiyoruz. Bir Türk milliyetçisinin zihninin ülkemizi yönetenlerin zihninden ne kadar önde olduğunu göstermek ve hatalı zihni yapıya memleket idaresini teslim etmenin de ne kadar zararlı olduğunu belgelemek için naklediyoruz.
Madem bizim dediğimiz noktaya gelecektiniz, o halde iktidarı direk bize verin de ne ülke kaybetsin ne de siz!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.