Vur demeden öldürmek...
Dilimizde böyle bir deyim var, biliyorsunuz. Ne anlama geldiği de açık... örneklerini de yıllardır yaşarız. Epey zaman önceydi, güneydoğuda bir ilimizde ünlü bir şarkıcı çarşı içinde yürürken bir yurttaşımız hoşuna gitmeyen bir laf etmişti.
Ünlü şarkıcı çevresinde onunla birlikte yürüyen yalakalarına “Şunun haddini bildirin” gibi bir laf etmişti. Ne yaptılar? Adamcağızı öldürüverdiler. Bu olay bizim ulusal ruh yapımızın göstergesidir. Ne kadar kolay eğildiğimizin, ne kadar çabuk hizaya geldiğimizin belgesidir. “Sürüden ayrılanı kurt kapar” özlü sözünü irdeleyiniz.
Bizi koyunluğa götüren yolun başıdır. Bir topluluk düşünün... İsterseniz millet çapında değil, sadece üç beş yüz kişilik bir oluşum düşünün. En tepede oturan insanın güdümüne bütün bu kalabalığın girmesi için bir iki gün yeter.
Yeni genel müdür gelmiştir. Namazında niyazında bir Allah kuludur. Bakarsınız, personel camiye taşınır olmuş. Ya da bunu tersi... Ben Anadolu Ajansında çalışırken şimdi rahmetli bir arkadaşımız vardı, on yılda bir tek gün bile Cuma namazından geri kalmamıştı. Ankara’dan ceberrut bir müdür geldi. Arkadaşın Cuma namazını bıraktığını gördüm. Niye namazı bıraktı? Müdür bunu işitince ona aferin mi diyecekti? Hayır... Müdür işitince “Olur mu kardeşim, sen namazına devam et” dedi.
Şimdi bunu ülke çapında değerlendirelim. Devleti elinde tutan kişinin ağzından bir laf çıkıyor: “Heykeller şöyledir.” Kimseye bir şey söylemiyor, “Şunu şöyle edin” demiyor. Ama bakıyorsunuz, Edirne’den Kars’a kadar heykeller elden geçiriliyor.
Bir sonradan gelme arkadaş TC konusunda bir yoklamaya kalkışıyor. Bir bakıyorsunuz adının ve soyadının baş harfleri TC olan bizim komşu Hatice Cansever hanımın bile başı ağrıyor. Bir takım meczuplar ellerinde fırça ile TC avına çıkıyorlar.
Nevşehir’de Türk büyüklerinin büstleri caddeyi zenginleştiriyormuş. Kaldırıveriyorlar. Devlet dairelerinde Atatürk fotografları asılıydı, birer beşer kaldırıveriyorlar. Bir de camıyla çerçevesiyle çöpe atarak...
Reşat Nuri’nin “Tanrıdağı ziyafeti” adlı oyununu bilir misiniz? Ah yerim dar olmasa da bilmeyenler için hatırlatabilsem... İşte biz oyuz... Başımızda kim varsa, ve bize hangi yolun doğru olduğunu söylüyorsa, bize göre de o yol doğrudur.
Karadan gemiye koca bir kalas uzatmışlar. Beş bin koyun gemiye yüklenecek... Bir kişi koyunlardan birini sıkıca tutarak kalas üzerinde yürüterek gemiye ulaştırırken diğer koyunlar onun peşi sıra gemiye doluşurlar...
Bu arada bir koyun ayağı kayıp denize düşerse... Sonra gelenler onu izlerler... Çünkü onlar koyundurlar... Biz koyun olmadığımız için tepedekini izliyoruz... Sadece tepedekini... Koyunlarla aramızdaki fark bu kadar...
2 Mayıs 2013 Zeynel Kozanoğlu
“Basın hürdür susturulamaz...”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.