1. YAZARLAR

  2. Faruk YÜCER

  3. Yaylalar yaylalar, yeşil yaylalar...
Faruk YÜCER

Faruk YÜCER

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Yaylalar yaylalar, yeşil yaylalar...

A+A-

Yazdıklarım size garip gelir mi bilemiyorum.

Sizler gibi ülkesini seven biri olarak yörelerimizin dünü bugünü hakkında kısa bir kesit sunmak istiyorum.

Yaylalar yaylalar, yeşil yaylalar…

Her yaz büyük şehrin gürültüsünden, boğucu sıcağından, kirli havasından Niksar Çamiçi yaylasına sığınırım.

Bu yöreler, her an ılgıt ılgıt esen yeli, çamlar arasında bin bir çeşit çiçeği, doğanın vazgeçilmezi hayvanları ile huzur verir insana...

Her sabah dağ doruklarına yaptığım yürüyüş güzergahını değiştirdim bir gün.

Obanın karşısındaki çam ormanına daldığımda bir sürprizle karşılaştım.

Gözlerime inanamadım... Şaşırdım... Adeta dona kaldım. Ağaçlar arasında bir yün yığını…Evet tam tamına yün yığını!

Belki yüzlerce koyun kırkılmış, yünü ormana bırakılmış. Sahipsiz olduğu belli. Bir kısmı etrafa dağılmış, bir kısmı da sanırım yabani hayvanlara istirahat yeri olmuş.

Oturdum, başımı iki elimin arasına alıp çocukluğumu, gençliğimi geçirdiğim Mağdut yaylasını düşündüm...

Koyun, keçi sürüleri, büyükbaş hayvanlar, at sürüleri ile tam bir hayvancılık mekanı…

Koyun kırkım zamanı geldi mi, sürü sahibini bir heyecan alır.

Obanın bütün çobanları toplanarak kırkıma başlar. Tam bir imece  usulü…

Sürü sahibinin evinde de tatlı bir telaş vardır. En güzel yemekler o gün yapılır.

Akşama doğru yün yığını çuvallara doldurulup hafta günü şehirdeki yün alıcı tüccara bırakılır.

Mutludur yünün sahib, zira malı güzel para eder.

Mutlu olan birileri daha vardır, obanın çocukları... Yerdeki yün kırıntılarını toplayıp doğruca çerçiciye koşarlar. Çerçici  yünü el terazisinin bir kefesine; üzüm, çerez, sade lokum ne istenmişse diğer kefesine koyar tartar verir.

Şimdi dikkat, bire bir yemişle değerli olan yapağı yünü değil kırpıntılardır. Değerini siz tahmin ediniz.

Amacım hikaye anlatmak elbet değil.

Bu ormana bırakılan yün işini sürü sahibine sordum. Bana: ‘Hocam, alıcı yok, mecburen koyunları yaz mevsiminde kırkıyor ve dağlara bırakıyoruz. Durum bu’ dedi.

Daha düne kadar, yataklarımız, yastıklarımız. minderlerimiz hatta çuvallarımız yünden değil miydi?

Gelinlik kızın çeyizine renkli dokuma ‘cecim’ asılmaz mıydı?

Ne oluyoruz!

Nereye gidiyoruz!

Ülke harpten çıkmış, halk yorgun, yoksul, bitkin...

1923’re 1. İzmir İktisat Kongresi toplanır. Ülkenin kalkınması için yapılması gereken çalışmalar planlanır. Kamu ve özel sektör bu işlevi yerine getirecektir. Heyhat! 1929’da dünyada büyük bir ekonomik kriz çıkar. O nedenle ağırlık kamu sektörüne verilir. 1924/1938 14 yılda tam 46 fabrika kurulur.

Diğerleri bir tarafa Sümerbank, Merinos bizzat ATATÜRK’ün talimatıyla  faaliyete geçer. İhtiyaç fazlası yünlü mamüller ihraç edilir.

Yetmedi;

Köylerdeki garip gurebaya tarlasını sürmek için bir çift öküz verilir. Toprağı olmayana toprak tahsis edilir. Ve herkes üretime geçer. Bunun sonucunda her hafta vatandaş ihtiyaç fazlası ürününü şehirdeki ‘hapan’a getirerek satar.

Yetmedi;

Yayladan her hafta  satılmak üzere şehre yoğurt, tereyağı, çökelek, peynir gelir. Belirlenen dükkanlar vasıtasıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılır.

Hani diyorduk ya ‘Kendi kendine yeten beş ülkeden biriyiz’. İşte en küçük birimlerden bahsettim. Elbet devasa ovalarımız, mümbit geniş arazilerimiz de vardı, ekiliyor biçiliyordu.

Peki ne oldu da yediden yetmişe bütün mamulleri ve samanı dahi ithal etmeye başladık?

Ukrayna/Rusya savaşında hububat yüklü Ukrayna gemilerine izin vermesi için Rusya’ya dil döktük. Çok şükür sözümüz dinlendi de aç kalmaktan kurtulduk! Ne kadar öğünsek azdır!

Köyler boşaldı, hayvancılığın merkezi yaylalar ya turistik yöreler oldu ya ıssız bırakıldı. Tarım arazileri bir bir imara açılarak beton yığınına dönüştü. Beton yenmiyor ki birader!

Hayvancılık, tarım niçin teşvik edilmiyor? Boş arazilerin ekilip dikilmesi için niçin tedbir alınmıyor?

Devlet vatandaşa arazisi için dönüm başı para veriyor. İster boş olsun ister ekilsin. Niçin ekim şartı getirilmez anlaşılır gibi değil.

Köylerde üretim bitti dedim ama köy ismiyle üç şey değerini koruyor.

Ekşi mayalı köy ekmeği, köy yumurtası, köy kahvaltısı!

Yorulmaya ne hacet,marketlerde de her şey var! Dünya bizi kıskanıyor, gurur duyalım!

Afiyet olsun!           

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum