Yeni Türkiye’den manzaralar

Neo-Osmanlıcılıkla başlayan Yeni Türkiye uygulaması bütün hızıyla devam ediyor. Anayasa rafa kalktı, hukuk sizlere ömür, cinsel istismar, kadın cinayetleri, yolsuzluk, rüşvet bunlar arasında göze çarpanlar ve halkıda yakından ilgilendirenler. İşin yapısal temeli bin odalı kaçak saraycık ile atıldı. Ne hikmet ve lüzumsa saraycığın oda sayısı, müştemilatı durmadan artıyor. AOÇ, Atatürk’ün çiftliği için iyi de, sultanın çiftliği olunca kötü mü yani? Özetle tutup tutmayacağı çok şüpheli olan ve halka zorla dayatılan Neo-Osmanlıcılığın(Araplaşmanın)  girdap içine düştüğü artık dünyaca biliniyor. Sadece Türkiye’de belli bir kesim girdabın mutluluk, kalkınma, soyma, soyulma, hukuksuzluk, yasa dışılık olarak algılıyor, uyguluyor ve bundan mutlu.

Labirentin içinde kendine çıkış yolu arayan Yeni Türkiye her gün labirent içinde labirent oluşturuyor. Ekonomide Thunnen Daireleri kuralı vardır. Üretim birimleri iç içe halkalardan oluşur. Bu halkaların en içindeki küçük halka, pazarı meydana getirir. Halkalar merkezden ne kadar uzaklaşırsa pazara ulaşması zorlaşır ve ürün maliyeti artar, dolayısiyle  ürünün satış olanağı şansı azalır. Saray bu dairelerin merkezidir. En son halkada fakir, fukara, işsiz, dar gelirli, emekli, asgari ücretli halktır. Bunlar asla ve asla merkezse ulaşamaz ve ekonomik nimetlerden faydalanamaz. En çok yararlanalar mutlu azınlığı meydana getiren ilk halkadır. Diğer halkalar uzaklık derecesine göre nimetlerden çoktan aza doğru yararlanır.

Neo-Osmanlıcılık hayalle başladı, hüsranla devam ediyor. Sancılar çok büyük. Dünya tarafından suçlanan, halkını ikiye bölen, teröre davetiye çıkaran, komşularının hepsi ile sorunlu olan Neo Osmanlılar birde İslam’ın liderliğine soyunuyorlar. Tabi Dünyada bunu yemiyor ve yemezler. PKK, İslamcı İŞİD terörü, patlayan bombalar, hayatını kaybedenler artık olağan bir olaymış gibi gündeme getiriliyor. Şehitlere duygusuzluk ve halkın acılarına ilgisizlik almış başını gidiyor.

Güneydoğuda sokağa çıkılamayan yerleşim birimleri, kabus gibi çökmüş durumda. Halk perişan ve şaşkın. Dünya Türkiye’yi suçluyor. İşid’e yardım, yataklık, kara para aklama, kaçak petrol ticareti, insan hakları ihlalleri nedeniyle İnsan Hakları Mahkemesine, Savaş suçlusu olarak Yeni Türkiye’nin yargılanması istemi ve izolasyonu için çalışmalar devam ediyor. Türkiye ise hukuksuzluğa, ayrımcılığa, insan hakları ihlallerine, çocuk evliliklerine, kadın cinayetlerine göz yumuyor ve bütün bunların şeriat yasalarına göre mübah olduğu ulemalarınca beyin yıkanarak devam ediliyor.

Çok sayıda çam devrildi. Haklı olunduğu halde, diplomasiyi bilmeyen imamların yaptığı hata ile Rus uçağının düşürülmesi Türkiye’yi haksız duruma düşürdü. Sonuçta Rusya Türkiye’nin tükürdüğünü resmen yalattı. Aynı şekilde İsrail’de. Şimdi ise Mısır’ın ayağına gidiliyor. Aman biz ettik sen etme diyerek. Gitmek zorunda olan siyasetçilerin başka çıkış yolları kalmadı. Hangi koşul ileri sürülürse sürülsün kabul etmek ve ağır bir fatura ödemek zorundalar. Fatura ise Türk halkına çıkacak. Ne tür tavizler verildi bilinmiyor. Diplomasinin mahalle muhtarlığı olmadığı her halde anlaşılmaya başlandı.

Şiddet kendiliğinden gelmedi. Sek sek oynarken taşı çizgi dışına kaçıranların hataların sonucu olarak Türkiye’nin başına bela oldu. Yayın yasakları nedeniyle bunların hesabı sorulamıyor veya bilinenler yazılamıyor. 3 milyon mülteciye vatandaşlık verilmesine ise halk şiddetle karşı çıkıyor. Yasalar bunu protesto etmeye olanak vermiyor. Arap kültürünün hakimiyeti için çaba gösteriliyor. Türkiye dindarlaşma adı altında Araplaştırılıyor. Yapılan uygulamalar Araplaştırmadır. Bilmeyenlerde dindarlık olarak algılıyor. Popülist uygulamaların Türkiye’nin başına ne tür belalar getireceği açıkça belli ama umursanmıyor.