Yeniden Aydınlanma Derneği'nden Basın Açıklaması
Son zamanlarda Suriye'de yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Yeniden Aydınlanma Derneği tarafindan bir açıklama yapıldı.
Açıklama aynen şöyle;
"Son dönemlerde sözde müttefikler dahil dış güçlerin giderek artan Türkiye aleyhtarı tutum, söylem ve hamleleri tüm kamuoyunun malûmudur.
Bu unsurların bilhassa Suriye’de bir paylaşım mücadelesine girdikleri şüphe götürmez bir gerçektir.
ABD ve müttefiklerinin, Suriye yönetiminin kimyasal silah kullanacağı iddiası ile bir takım hazırlıklar içine girdiği, karşılığında Rusya ve müttefiklerinin bunun asılsız olduğuna yönelik sert iddiaları gösteriyor ki Suriye’de, özellikle İdlib’de bir fırtına yaklaşmakta.
Bütün uzmanların görüşleri, burada 2 milyon 500 bin kişilik bir mülteci topluluğunun oluşacağı noktasında birleşiyor. Artık ekonomik krizden finansal krize evrilen bir durumda ağır buhranla imtihan olduğumuz şu dönemde, hiç bir açıdan faydası olmayan, sosyal ve ekonomik zararı şu an derhal gitseler bile onlarca yılda telafi edilebilecek 6 milyona yakın Suriyeli mültecilere yenilerinin ekleneceği şüphesizdir.
Sözde müttefiklerimizin tamamının desteklediği bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG bölgede devletleşme sürecine başlamış, işgal ettiği Suriye topraklarının demografik yapısını değiştirmek için IŞİD ile danışıklı dövüş yaparak milyonlarca Suriyeliyi evinden sürüp ABD desteğini de ardına alarak kalıcı bir yapıya dönüşmeye başlamıştır.
Şu an Suriye kuzeyinde sözde kantonlar oluşturan, sözde polis gücünden öğretmene, sözde bölgesel yönetimden okul ve sosyal alanlara kadar inşa eden terör örgütü PKK, Zeytin Dalı Operasyonunu yaptığımız süreçte sadece ABD tarafından desteklenen bir örgüt durumunda iken şu an Rusya ve Esad ile de anlaşmış, kendine bölgede ciddi müttefikler edinmiş iken İdlib’de başlayacak olası bir kargaşada Türk askerine saldırma gafletinde bulunabilir endişesi taşımaktayız ki bu mülteci sorunundan daha fazla endişe vericidir.
Tüm bunları düşünerek, aşağıdaki soruları iktidar yetkilileri ve kamuoyuna sormayı görev biliriz;
1- Arkasına ABD ve İsrail’den sonra AB, Rusya ve Esad’ı da alan PYD/YPG konusunda bu ülkelere gerekli diplomatik baskı yapılıyor mu? Bölücü terör örgütüne maske yapılan sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) unsurlarına karşı yalnız mıyız?
2- İdlib’de çıkacak olası bir çatışmadan sonra doğacak göç dalgasının Türkiye’yi etkilememesi için gereken önlemler alınıyor mu? Buradan kaçacak yüzbinlerce göçmenin tutulacağı kamplar var mı?
3- İdlib’de çıkacak bir kargaşada bölgedeki devletlerin hedefinde olan sözde cihatçı terör örgütlerinin mensupları istihbarat tarafından bilinmekte midir? Olası bir göç dalgasında saldırılardan sağ kalan teröristlerin siviller arasına karışarak ülkemize girme olasılığı var mıdır?
4- Bölgede Türk askeri kontrolünde olan bölgeler için Türkiye’nin orta vadede ve uzun vadede tasarrufu ne olacaktır?
5- Suriye iç savaşının taraflarından olan ÖSO adlı örgütün üyelerinin para veya mevki için PKK dahil diğer örgütlere geçişler yaptığı iddiası doğru mudur? Eğer öyle ise kontrolümüzdeki bölgelerde bunlara ne kadar güvenilebilir?
Bizler, göz bebeğimiz Mehmetçik ve Türkiye’mizin çıkarları dışında hiç bir tali çıkar gözetmeyen yurtsever insanlar olarak, komşularımızın toprak bütünlüğünün bizim toprak bütünlüğümüzün yani bekâmızın garantisi olduğunu biliyoruz.
Suriye’yi parçalamak için girişilen emperyalist oyunu, aynı oyunla parçalanmak isteyip savaştan galip çıkmış bir millet olarak tanıyoruz.
Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği, demokratik ve şaibesiz bir seçim ortamının inşa edilebilmesi için ideolojik çıkmazlar bir kenara bırakılıp konunun ‘meşru’ tarafları ile görüşülerek hem ülkemizdeki mülteciler hem de kendi ülkesinde savaşla perişan olmuş on milyonlarca insanın ve bölgenin kanayan yarası dursun istiyoruz.
Bilinmelidir ki, aslan yürekli Mehmetçik’in kılına gelecek zarar, Mehmetçik’i o maceraya atanların boynundadır. Kimse böyle bir vebale girmeden ve geç olmadan Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına alacak gerekli hamleler yapılarak kademeli olarak komşumuzda istikrarı inşa eden taraflardan biri olmak bizim hem komşuluk hem de tarihi ödevimiz olduğunu düşünüyoruz.
Bu çerçevede; Astana sürecine rağmen Rusya ve müttefikleri tarafından bir İdlip operasyonuna başlanacağı görünmektedir. Bu safhadan sonra Suriye muhalefetinin de pek ciddiye alınmadığı ortadayken TÜRKİYE'nin Türkmen Dağı bölgesinden Afrin Zeytin Dalı harekat alanının sınırına kadar Hatay vilayetimizin 20 kilometre içine girerek Türk kontrol bölgesinin Cerablus'tan Türkmen Dağı'na kadar uzatılması gerektiği kanaatindeyiz. Bu eylem ile hem bölgede konuşlanan El-Nüsra gibi illegal yapıların harekat alanı daraltılacak, hem Türkmenlerin güvenliği sağlanacak, hem ülkemize yönelecek olan mülteci akını Suriye'de durdurulmuş olacak, hem de hangi ittifak ilişkilerine girerse girsin PYD'nin Akdeniz yolu tamamen kapatılmış olacaktır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Halil KONUŞKAN
Başkan
Yönetim Kurulu Adına"
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.