1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. Yılbaşı kutlamaları hakkında
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Yılbaşı kutlamaları hakkında

A+A-

Her yılbaşı geldiğinde camilerde vaaz edenlerin, hutbelerde imamların TV’lerde Diyanetin tek konuştukları Yılbaşı kutlamaları olmaktadır. Olumlu veya olumsuz en iyi propagandayı bunlar yapmaktadır.

Bu kutlamalar İslam’a aykırı imiş, Hıristiyanlara benzemekmiş, onların adetlerini kutsamakmış, onlar gibi olmakmış, daha neler neler!

Ayıp denen bir şey var. Sanki Hz. İsa’yı, Müslümanların Allah’ı yaratıp Peygamber yapmadı. Sanki, Hıristiyanlık dinini Allah indirmedi. Sanki, "Bütün dinler İslam üzerinedir’’ (Hac /78, Bakara/ 136, Ali-İmran/67) diyen Kur’an değil.

Peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler arasında, ibadet şekilleri, insanlar arası münasebetler ve hukuk sistemleri açısında bazı farklılıklar illaki vardır. Yalnız inananlara, Peygamberler arasında hiçbir ayırım yapılmaması emredilmiştir. (Bakara/285 Ali-İmran/84)

Zaman diliminde bir kesit olan, bizim de kabul ettiğimiz kâğıt üzerindeki zamanın dilimlerinin başlangıcı kabul edilen bir anı, bir geceyi kutlamanın (farz edelim Hz. İsa adına) ne mahsuru olabilir. Günah mı işlemiş, dinden mi çıkmış oluruz.

Yanlış olan O gece olumsuz kabul edilen eğlence uygulamaları ise, o uygulamalar her zaman yasak. Bu geceye has bir günah, yasak çeşidi değil.

Aynı imam, hutbede bu olumsuz konuşmaları yaptıktan sonra, daha inmeden Yılbaşı takvimlerini almamızı özellikle tembih etmeden de inmiyor. Gülsek mi, kızsak mı? Bu kadar tezat aynı anda yaşamak gerçekten garip bir durum.

Bu tenkitleri yapan din görevlilerinin, camide kullandıkları araçlara baktım; hepsi o beğenmedikleri Hıristiyan dininin mensuplarının buldukları ve ürettikleri araç ve gereçlerdi.

Ses gücünü artırması için kullandıkları amplifikatör, mikrofon, ses yükselticisi Bluetooth, hoparlör, konuşurken önüne koyduğu tablet bilgisayar, cep telefonu, cüzdanının arasına sıkıştırdığı kartlar, hepsi benzemeye çalışmadığı, gavur dediği Hıristiyan Dinine mensup mucit ve ilim adamlarının mahsulü. Azıcık düşünebilse edep diyecekte, o kuru gururu böyle söylemeye itiyor.

Bu din görevlilerinin, imanın şartlarını bilmediklerini sanmıyorum. Hepsi okudular ve anlattılar. Yorum yapamadıklarını düşünüyorum. İmanın şartlarından ikisi: Peygamberlere ve Kitaplara imandır.

Dikkat ederseniz, Peygambere ve Kitaba değil, "Peygamberlere ve Kitaplara" diyor. Yani inanılacak Peygamberler içinde Hz. İsa da diğerleri de var. Aynı zamanda Hz. İsa’ya indirilen İncil de var. Tahrif edilmesi İncil’e inanmaya engel değildir. Kur’an indirildiğinde İncil tahrif edilmemiş miydi? Edilmişti. Allah bu durumu bilmiyor muydu? Tabii ki biliyordu. Bildiği halde bütün peygamberlere ve kitaplarına inanılmasını şart koştuğuna göre, bize Müslüman olarak böyle olumsuz bir tavır takınmak yakışmaz ve yanlıştır. Allah’ın hoşuna gitmeyecek bir durumdur. Hal böyle olunca; Hz. İsa’ya ve İncil’e inanmamak şirktir. İman eksikliğidir. Ahiretteki yeri bellidir.

Kültür etkileşimleri ilk toplumlardan beri vardır, var olmaya devam edecektir. Genelde taklit etkin kültürlere doğru olur. Bir zamanlar Osmanlı yükselirken, bugünün Avrupası Osmanlı kültürünü taklit ediyordu. Bugün Türkiye’de epey bir çoğunluk, İslam adı altında Arap kültürünü taklit etmektedir. İslami cemaatler bu duruma hiç karşı gelmediği gibi tasvip etmektedir. Allah, "sizleri kavim, kavim yarattım" diyorsa, her kavmin kendi değerlerini korumasını da istiyor demektir.

Kültür etkileşimlerine en iyi örnek, Hıristiyanlarca kutlanan yılbaşı uygulamalarının aslında eski bir Türk töresi olduğu görüşüdür. Bakınız bu konuda Ortakses.com’daki sayfa arkadaşım Nazım Peker 21 Aralık 2021 tarihinde yazmış olduğu "Nardugan ve Ayazata" başlıklı yazısının bir bölümünde:

"Yıllarca Noel’i Hz. İsa’nın doğuşu olarak bildik, kutlamasını din dışı bulduk, endişe ve günah gözüyle baktık.

Azıcık tarihin tozlu sayfalarını karıştırınca gördük ki; Hz. İsa’nın doğum günü diye kutladığımız Noel Bayramı, meğer bizim Türkler'de "YENİDEN DOĞUŞ" bayramı olarak kutlanan, bize özgü bir etkinlikmiş.

…….22 Aralık’ta gündüzün zaferi güneşin yeniden doğuşu, yeni ve kutlu bir doğum olarak, güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.

Eeeee! Böylesi bir algı isimsiz olur mu? Bu bayramın adına: "NARDUGAN" temsilcisine de "AYAZATA" deniliyor.

Açarsak: Nar = güneş, tugan, dugan yani: DOĞAN GÜNEŞ."

Yazının tamamından anladığımız, 21 Aralık’ı 22 Aralık’a bağlayan gece, (Gecenin en uzun, gündüzün en kısa olduğu gece) Türklerde şölen havasında kutlanan Nardugan (Doğan güneş) batıya-Hıristiyanlıktan önce de olabilir- kültür etkileşimleri sonucu Noel yortusu olarak, temsilcisi Ayazata’da, Noel Baba olarak geçmiştir. 

Tek Tanrılı dinlerden önce Türkler'in dualarla, toplu yemeklerle, oyunlarla bir şölen bir bayram havasında kutladığı bu geceyi, Hıristiyan dünyası kutluyor diye bizim kutlama yapmamamızın dini açıdan bir sebebi yoktur. Tam tersi kutlanması kendi geçmiş kültürümüzü sahiplenmedir.

Nasıl kendi Peygamberimizin doğum gününü kutluyorsak yılbaşında da Hz. İsa’nın doğum gününü ve yeni yıla girişimizi kutlayabiliriz. İslam’ın yasakladığı içki ve getirdiği rezilliklerdir...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum