Yine, yeniden, yeni anayasa...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yine, yeniden, “Yeni Anayasa” tartışmalarını başlattı. Oysaki referanduma götürmek suretiyle Türkiye’nin yönetim sistemini ve anayasal kurumlarının yapısını değiştirerek Cumhurbaşkanını sınırsız, sorumsuz bir güç ve yetkiye kavuşturalı çok olmadı.
En son 2017 referandumu ile Anayasa’da köklü değişiklikler yapılmış ve “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” veya “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” kabul edilerek yürürlüğe girmişti.
Bu defa istenen “Anayasa değişikliği “değil, “Yeni Anayasa.”
Yeni Anayasalar genellikle bir devletin kuruluşu sırasında veya tarihi olaylardan sonra ülkede birliği sağlamak için bir kurucu meclisin çalışmalarıyla gerçekleştirilir.
Türkiye’yi otokratik bir tek adam yönetimine götüren sistem değişikliği için bile 18 maddelik kısmi bir Anayasa değişikliği yetti. Acaba bundan daha kapsamlı bir değişiklik talebi mi var ki Yeni Anayasa talep ediliyor?
Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. defa ve belki de ömür boyu Cumhurbaşkanı olmasının yolu mu açılmak isteniyor?
* * *
ABD VE İNGİLTERE’DE ANAYASALAR
Amerika’da Birleşik Devletlerin kuruluşunda kabul edilen Anayasa 1788 yılından bu yana 232 yıldır hâlâ yürürlüktedir.
ABD Anayasası; Önsöz, 7 madde (el yazmalı orijinal hali 4 sayfadır) ve 27 yasa değişikliğinden oluşur.
Haklar Bildirgesi olarak bilinen ilk 10 değişiklik, bazı eyaletlerin Anayasayı imzalamasını sağlayabilmek için, 1789’da teklif edilmiş ve 1791’de kabul edilmiştir.
230 Sene içinde Anayasada sadece 17 değişiklik yapılmıştır. Bunların içinde 1865 yılında köleliğin kaldırılması, 1919’da sarhoş edici içkilerin üretim, dağıtım ve satışın yasaklanması ve 1933’de bu yasağın kaldırılmasını düzenleyen iki değişiklik; 1920’de kadınlara oy hakkı veren düzenleme, 1967 yılında “Başkan’ın görevden alınması, ölümü ya da istifası halinde Başkan Yardımcısı, Başkan olacaktır” hükmünü getiren düzenleme gibi çok önemli yeni ihtiyaçları karşılayan değişiklikler yapılmıştır.
Görüldüğü gibi ABD gibi çok büyük ve gelişmiş bir ülkede yeni şartlara uygun bir Anayasa arayışı yoktur. Çünkü kurumları sağlam olan ülkede kurallar işlemektedir.
* * *
İNGİLTERE (BİRLEŞİK KRALLIK) de bir anayasa devletidir, fakat yazılı anayasası yoktur. İngiliz Anayasası'nın büyük bir bölümü kanunlar, mahkeme kararları, uzman çalışmaları ve antlaşmalar gibi yazılı metinler doğrultusunda şekillenmiştir.
1215 Yılında Kral ile derebeyleri arasında imzalanan Magna Carta (Büyük Özgürlük Fermanı) İngiltere tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu belge ile Kralın yetkileri kısıtlanmış ve ilk kez hukukun üstünlüğü tanınmıştır.
Magna Carta'nın maddelerinde modern hukukun bazı temel ilkeleri görülür: Mesela “hiçbir insanın delil olmadığı sürece suçlanamayacağı ve yargılanamayacağı” ifade edilir. Vatandaşların yasal hakları olduğu belirtilir. “Hiçbir şey yasalardan üstün değildir “gibi. Bu ilkeler Birleşik Krallık’ta Anayasa hükmü gibi kabul edilir.
Bu dağınık yazılı metinlere rağmen, İngiltere bir anayasa metni hazırlamayı düşünmüyor. Çünkü demokrasi kuralları tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.
* * *
AFRİKA’DA ANAYASALAR
Afrika ülkelerinde, gelişmiş ülkelerden farklı olarak, tam bir anayasa çöpe atma ve yenisini yapma geleneği var.
T24’de Cemal Taşdemir’in yazısındaki bilgiler ilginç:
“1960 – 1990 Yılları arasında Afrika’da tam 130 anayasa çöpe atıldı. Bu rakama anayasaların belli bölümlerinde yapılan kısmi değişiklikler dahil değil. O günden beri de Afrika’da neredeyse her iki yılda bir yeni bir anayasa yapılıyor. 1990 – 2017 Arasında 27 yılda tam 48 yeni anayasa yapıldı.
2000 yılından beri 20 devlet başkanı, kendi görev sürelerini ve yetkilerini kısıtlayan anayasaları çöp yaptı.”
Bu Afrika geleneği sosyal ihtiyaçlardan kaynaklanmıyor. “Afrikalı liderler, ülkenin anayasasını kolayca askıya alabiliyor, işlerine gelmediğinde fiilen uygulamayabiliyor ve bunun bir müeyyidesi olmuyor. Yapabiliyorlar.”
* * *
“Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezinin hazırladığı bir rapora göre, Afrika’da ‘istikrar’, 'bir kişinin sürekli iktidarda kalması' şeklinde çok yanlış anlaşılıyor.
Raporu hazırlayan uzmanlardan Joseph Siegle, ‘Ne zaman biteceği belli olmayan süresiz iktidar, çatışmaların, ekonomik sorunların, kalkınamamanın temeli aslında. Otoriter bir rejime istikrar demek çok büyük yanlış’ diye konuşuyor.
Süresiz otoriter iktidarlar yüzünden, sosyal ve politik kurumlar eriyor, bir devleti bir mafya örgütlenmesinden ayıran temel özellik olan denge ve denetleme mekanizmaları yok oluyor ve ülke, bir tek kişinin oyun parkına dönüşüyor.”
Afrika’da bu kadar çok Yeni Anayasa yapılmasını sağlayan liderler kendilerinin ömür boyu başkan kalmalarını, kendilerine asla hesap sorulamamasını sağlamayı başardılar. Ama ülkelerinin zengin kaynakları sömürülmesine, halklarının fakir, eğitimsiz ve sağlıksız kalmasına sebep oldular.
* * *
İki dönem ABD Başkanlığı yapan Afrika kökenli Obama bile bu zihniyeti anlayamadığını şu ifadelerle açıklamıştı:
“İnsanlar neden daha fazla görevde kalmak isterler anlamıyorum. Bir lider, sadece görevde kalmak için oyun esnasında kuralları değiştirmek istediği zaman bu istikrarsızlık ve kavga gibi riskleri beraberinde getirir. Ve bu genellikle çok tehlikeli bir yola doğru giden ilk adım olur."
“Anayasal otokrasi” diyebileceğimiz rejimler arasında, sadece Afrika ülkeleri değil, Rusya’dan Türk Cumhuriyetlerine kadar birçok ülke var.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden sonra, Türkiye de bu kategoriye girmiş gözüküyor. Erdoğan’ın istediği gibi bir “Yeni Anayasa” yapılırsa, bu ülkeler içinde demokrasiye en uzak olanların yanında, “keyfi otokrasi” sınıfında yer almamızdan endişe ediyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.