1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. Yorgunu yokuşa sürmek…
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

Yorgunu yokuşa sürmek…

A+A-

Önce olayı duyurayım. Adana’da bir yavrumuz kimliksiz olduğu için okula “Misafir öğrenci” olarak kaydedilmiş. Kızcağızın adı gazetede açıkça yazılmış. Bir de boydan fotoğrafı konulmuş. Tatlı mı tatlı, şeker mi şeker bir insan yavrusu.

Gazete haberinde yavrucuğun neden kimliksiz kaldığı anlatılıyor. “Okul çağına giren kızını annesi yazdırmak istedi ama kimliği olmadığından işlem yapılamadı” deniliyor. Adana İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Selamet’in talimatıyla küçük kız okula “misafir öğrenci olarak kaydı yapıldı” oluyor.

Bu okulun müdürü, bu Adana’nın il Milli Eğitim Müdürü, o yavruyu okutan öğretmenler çocuğun ruhunda ne gibi fırtınalar estiğini hesap etmekten nasıl bu kadar uzak olabilirler? Yüzlerce öğrenci arasında bir “misafir öğrenci”. Bir kuzu sürüsü içinde bir gövel ördek gibi… Çocukların yüzüne nasıl bakar.

Bu vurgunun izini ömrünün hangi yılında atlatabilecek bakalım.

Şimdi bu konu üzerinde benim diyeceklerime sıra geldi. Ya bu haber uydurmadır, ya da Adana’da okul müdürü ve de Adana il Milli Eğitim Müdürü cahildirler. Mesleklerinin cahilidirler. Çünkü okur yazar herkes bilmelidir ki, bir çocuğun okula yazılması için kimlik gerekmez. Çocuğun kimliği sorulmaz. Esas olan şudur:

Çocuk bütün diğer küçükler gibi okula öğrenci olarak yazılır. Defterde açık kalan soruların yanıtı sonradan doldurulur. Yetmiş yıl önce ben ilkokula yazılırken bu böyleydi. Elli beş yıl önce ben okul müdürü iken bu böyleydi. Bugün de bu böyle.

Bu yazıyı niçin yazdım. Bizde bir koltuğa oturan kişinin sanki başlıca görevi insanlara hizmet etmek yerine onları yokuşa sürmekmiş gibi algılanıyor. Siz bir sorunu götürdüğünüz görevlinin düşünüp taşınarak yanıt verdiğine hiç tanık oldunuz mu?

Hemen “Olmaz efendim, öyle şey mi olur?” u yapıştırır. Direnirseniz, hatta dikleşirseniz tavır değiştirir, sizi başından savamayacağını anlayınca kuzu kuzu işinizi görmeye koyulur. Ne yazık ki, bankalarda bile bu böyle. Her yerde bu böyle.

Gazetelerde çok seyrek de olsa haberler görüyorum. Kişinin nüfusta kaydı yokmuş. Yaşar Yaşamaz durumundaymış. Ve sıkıntı içindeymiş. Kendisini nüfusa bir türlü yazdıramıyormuş. Kaç kez yazdım, yüz kez daha olsa yine yazacağım.

Efendim, ben 1960 lı yılların başında böyle birini nüfusa yazdırdım. Nasıl yazdırabildiğimin öyküsünü de Ankara’da yayınlanan Medeniyet Gazetesi’nde yazdım. Gazete arşivlerde bulunuyor. Yani ki, ben masal anlatmıyorum.

Devlet aynı devlet, yasalar aynı yasalar olduğu halde niye yetmiş yıl önce “olan” işlem bugün “olamıyor. Şunun için olamıyor. O zamanda insanın değeri biliniyordu. Ve yetkililer insanı seviyordu. Günümüzde elinde güç olan işe öncelikle insanları nasıl başından savabileceğini ilke edinerek göreve başlıyor.

12 yaşındayken bu ülkede mahkeme önünde kendi adıyla dava açan çocuk tanıyor musunuz? Davacı sıfatıyla davası görüldü. Ne ondan “veli” ve “vasi” diye bir şey soruldu. Ne de boyuna posuna bakıp oncağızı hor görenler çıktı.

Doğum tarihi yanlış yazılmıştı. İlkokuldan diploma alamamak gibi bir engel ile karşı karşıya idi. Köyde adına dava açacak bir yakını da yoktu. O çocuğun kim olduğunu merak etmeyiniz. Bu satırların yazarı garip ne güne duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.