Yugoslavyalılaştıramadılar...
Yugoslavya Balkanlarda İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar hüküm süren bir sosyalist federal cumhuriyetti. Bu devletin bulunduğu alanda bugün Sırbistan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kuzey Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Kosova bulunuyor.
Daha önce Kosova’nın Prizren ve Priştine şehirleri ile K. Makedonya’nın Başkenti Üsküp’ü birkaç defa ziyaret etmek nasip olmuştu. Bu sene tatilimizde ailecek Sırbistan (Niş ve Belgrad), Bosna- Hersek (Saraybosna, Mostar, Poçitel), Karadağ (Kotor ve Budva) ile Kuzey Makedonya (Ohrid)’i içine alan bir gezi yaptık. Karayolu ile yaptığımız gezide eski Yugoslavya devletinden doğan Slovenya ve Hırvatistan hariç bütün ülkeleri kısmen görmüş olduk.
İkinci Dünya Savaşı öncesi Yugoslavya topraklarında, Sırpların öncülüğünde 1918’de kurulan, Yugoslavya Krallığı bulunuyordu. Savaş sonrası, yıkılan Krallık yerine sosyalist bir federal devlet kuruldu. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC)’nin ilk başkanı Josip Broz Tito oldu.
Eski Yugoslavya döneminde yaşayan çoğu kişinin Tito’yu büyük bir sevgi ve saygı ile andığına şahit oldum. Halkın büyük çoğunluğunun Tito’nun ülkeyi çok iyi yönettiği kanaatinde olduğu izlenimi edindim.
* * *
Tito’nun başkanlığındaki Yugoslavya Soğuk Savaş döneminde sosyalist olmasına rağmen tarafsız bir politika izledi. Bağlantısızlar Hareketi'nin kurucu üyelerinden biri oldu. Tito, Rus lideri Stalin ile anlaşmazlığa düştü. Yugoslavya’ya özgü “özyönetimci sosyalizm” sistemi uygulanmaya başlandı.
Tito’nun 1980’de ölmesinden 9-10 yıl sonra ekonomik kriz yaşandı. Giderek artan dış borçlar, ekonomik bunalım ve işsizlik milliyetçilik akımlarını hızlandırdı. Federe devletlerin aralarında sorunlar su yüzüne çıktı. “Özerk cumhuriyetlerin liderleri ve yöneticileri arasındaki anlaşmazlıklar, çeşitli bölgelerde küçüklü büyüklü çatışma ve savaşların çıkmasına sebep oldu.” 1990'da çok partili düzene geçildi.
Bu çatışma ve savaşların sonrasında Yugoslavya federal cumhuriyetini oluşturan Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti; Hırvatistan Sosya
list Cumhuriyeti; Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti (1991- 1995 arası) bağlı oldukları Yugoslavya federasyon yapısından ayrılıp bağımsızlık ilan ettiler. Aliya İzzetbegoviç önderliğindeki Bosna toplumu referandum yaparak 3 Mart 1992’de Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilân etti. Son olarak 2006’da Karadağ ve 2008’de Kosova da bağımsızlığını ilan edince eski Yugoslavya’dan 7 bağımsız devlet ortaya çıkmış oldu.
İlk ayrılma dalgasında en büyük acıyı nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan Bosna-Hersek gördü.
Eski Yugoslav Halk Ordusu'nun teçhizatıyla donatılmış Sırbistan ordusu ve milis güçlerinin saldırıları ve bunların yanında küçük çaplı Hırvat saldırıları ile Bosna-Hersek, insanlık dışı olaylara sahne oldu. Boşnak tarafı ise BM tarafından silahsızlandırılmaları, yaşadıkları alanların çevrelenmiş olması ve dış desteğin olmaması gibi sebeplerle oldukça güçsüz bir durumda kalmıştı.
Bosna'daki Sırp güçleri, Müslümanların ağırlıklı olarak yaşadığı Srebreniça, Zepa, Gorazde, Saraybosna ve Bihaç; Hırvatlar da Mostar
kentini kuşatma altına aldı. Srebrenitsa kasabasında 13-18 Temmuz 1995 tarihleri arasında 8.372 Müslüman Boşnak, ağır silahlarla donatılmış Sırp güçler tarafından öldürüldü. Oysaki Birleşmiş Milletler (BM) 1993 yılında Srebrenitsa'yı Boşnaklar için "güvenli bölge" ilan etmişti. Srebrenitsa’da yaşanan katliam II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımıdır ve Lahey Adalet Divanı tarafından soykırım olarak tanınmıştır.
Savaş, 1995’te imzalanan Dayton Anlaşması’yla sona erdi.
Savaşta Bosna'daki Müslüman nüfusun yüzde 10'u hayatını kaybederken, birçoğu da başka ülkelere göç etti.
* * *
GEZİDEN İZLENİMLERİM
Sancılı bir ayrışmanın yaşandığı eski Yugoslavya coğrafyasında yaptığımız gezide, yaşanan acılardan bugüne neler yansımış diye gözlem yapmaya çalıştım. Hırvat topçuları tarafından yıkılan, Osmanlı’nın 1566’da inşa ettiği Mostar Köprüsü yenilenmiş, diğer tarihi binalardan zarar görenler restore edilmiş. Saraybosna’da kurşun ve bomba izleri bazı yerlerde özellikle muhafaza edilmiş. 1999’da NATO tarafından üç ay boyunca bombalanan Sırbistan hasarlarını onarmış. Yani hayat devam ediyor.
Sırbistan’da, özellikle Belgrad farklı kültürlerin bileşimi olan çok güzel bir şehir. Osmanlı eserlerinin çoğu yok edilmiş. Ama Taşmeydan, Kalemeydan, Bayraklı Camii gibi yaşayan izler bile heyecanlandırıcı.
Bosna– Hersek’te Saraybosna özellikle Başçarşı ve çevresinde, Mostar Köprüsü ve çarşısı ile Sarı Saltuk Tekkesi (Blagay Tekkesi) içinde kendimizi Türkiye’de hissettik. Saraybosna’da Aliya İzzetbegoviç’in ve binlerce şehidin mezarını ziyaret ederken dört tarafımızdan minarelerden ezan dinlemek ürpertici idi. Poçitel Fatih’in fethettiği stratejik ve görkemli bir kaleyi içinde barındırıyor.
Karadağ’ın Kotor ve Budva şehirlerinin orta çağdan kalan ve “old town” denilen 2500 yıllık tarihi bölümü ile kaleleri etkileyici… Bunun dışında Adriyatik kıyılarındaki bu deniz tatili beldelerinin Antalya ile benzerliği dikkat çekici idi.
Ohrid’de tarihi çarşı ve daracık sokakları olan eski mahalleleri de Türkiye’nin bir parçası gibi idi. Ohrid Gölü muhteşem manzarası ile büyüleyici idi.
Gezi boyunca Sırplardan, Karadağlılardan ve Makedonlardan Türklere karşı olumsuz bir önyargı işareti görmedik.
* * *
BALKANLARDA TÜRKLERİN TARİHİ
Osmanlılar'ın Balkanlar'ı XIV. yüzyılda fethetmesinden yüzyıllar önce, eski Türk boyları bölgeye göç etmiş ve burayı yurt tutmuşlardı. Prof. Dr. Muzaffer Turan bu konuda şu bilgileri veriyor:
"6. yüzyılda, yani Malazgirt savaşından 5 asır önce, “Avar Türkleri Karadağ bölgesinde Tivar isminde bir şehir kurmuş. İpek isminde bir şehir öteden beri “İpek Yolu”nun kilit noktalarından biridir. İpek kentinden sonraki karayolu Prizren’den geçerek Elez Han vadisine ulaştıktan sonra Üsküp şehrine varır. Üsküp önemli bir kavşaktır.
İlk Türk Avar, Türk Peçenek, Türk Kuman ve diğer boylar Karadeniz’in Kuzey kısmından göç ederek Romanya ve Bulgaristan’ı aşarak Balkanlar'a yerleşmişler
. XIV. yüzyılda Osmanlı fethinden sonra eski Türk boylarının mensupları Osmanlı’nın ana unsuru olan Oğuz Türkleriyle birleşmiş, kaynaşmışlardır. Belgeler göstermektedir ki Türkler, Osmanlı döneminden önce Bulgaristan, Makedonya ve Yunanistan’da yaşamakta ve bu toprakların sahibi bulunmaktaydılar. Türk asıllı eski Bulgarlar'ın, eski Makedonyalıların bir kısmı Balkanlardaki Osmanlı hâkimiyeti döneminde Müslüman olmuşlar, bir kısmı da Ortodoks Hristiyan olarak kalmışlardır.
Zamanla Avar, Bulgar, Peçenek, Oğuz, Kuman ve diğer Türk kavimlerin Slav kızları ile evlilikleri ve karşılıklı kültür etkileşimleri Türk kökenli boyların bir kısmının erimesine yol açmıştır.”
Yüzyıllar boyunca Türkler, Arnavutlar, Makedonlar, Bulgarlar, Sırplar vb. arasında etkileşme son derece gelişmiş ve çok yanlıdır. Nasıl olmasın ki; Osmanlı döneminde buraların fethi İstanbul’dan önce gerçekleşti ve Türkler Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova’da 539 yıl, Bulgaristan’da 545 yıl hâkim oldu.
Balkanlar'ı gezmeyi imkânı olan herkese tavsiye ediyorum. Balkanların geçmişimizi öğrenmek ve geleceğimize dair ders çıkarmak için ideal bir rota olduğuna inanıyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.