Mensubu ve kurucusu bulunduğumuz derneğin adı Yeniden Aydınlanma Derneği.

Amacımız hiçbir çıkar beklemeden ekmek yediğimiz bu toplumu geleceğe yönelik aydınlatmak.

Ama bu ülkede bu iş pek de kolay olmuyor.

Zordur 'aydın' olmak...

Çünkü toplumu aydınlatmak için yola çıkmışsanız yanmayı da göze almak durumundasınız.

Son 100 yıla baktığımız zaman ezilen, işkence gören, gayrimeşrularda infaz edilen, öldürülen, mapus damlarında çürütülenler hep 'aydınlar'dır.

Maalesef devletimizin bildiği en kolay yol, aydını dinlemek yerine onu bir güzel dövmektir...

Sanayiyi, teknolojiyi bilimi çok iyi bilmez ama dövmesini çok iyi bilir, alır sizi ezim ezim ezer, hayatınızı mahveder geleceğinizi, umutlarınızı karartır bir kenara atar. Daha sonra da çıkarır sizi o kuytulardan kahraman yapar. Okullara, sokaklara, caddelere, parklara isminizi verir ama bilmez ki sizden çok şey gitmiştir...

'Aydın' kendini bilen kişidir ama hiç bir şeyi bilmeyenlerce yargılanır. Toplum kendinden farklı olanı kurallarını bozacak, kendini yargılayacak kimseyi kabullenmek istemez.

İşte bu yüzdendir ki 'aydın' olmak isteyen kişi her şeyi göze almak durumundadır. Çünkü bizde 'aydın' ezilir, ötekileştirilir, çaresizleştirilir...

Hele uyumak isteyen toplumu, uyandırmaya kalkışmaya görsün!. Linç edilir, mahkemelerde sürüm sürüm süründürülür.

Maalesef ülkemizde insanları uyarmakta, tehlikelidir hatta zordur... En yakınlarına bile... 24 saat Esra Erol, Müge Anlı Zühal Topal programları ve futbol maçlarını seyreden birilerine "ÜLKE ELDEN GİDİYOR"u nasıl anlatırsın ki?

'Aydın' oldun mu yalnız kalırsın ama yalnızlık 'aydın' kişiyi daha da bir besler.

İçi boş birlikteliklerdense, kaliteli yalnızlıkda huzur bulur insan.

Toplumun şekline girmektense, eleştiri riskini göze alıp kendi olmayı seçer.

'Aydın' kişi farklıdır. Zaten farklı olmak zorundadır.

Kural yıkar... Düzene baş kaldırır... Dogmaları yıkar... Yol gösterir...

Zordur. 'Aydın' olmak Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibidir. Taşlanabilir, dışlanabilir, dövülebilir, yok edilebilir...

Ya da kendini yalnızlaştırabilir. Kendi doğrularınızla baş başa kalabilirsiniz.

Erozyona uğramış manevi değerlerin akıp gitmesini seyretmek acı verir 'aydın'a.

Bir şey yapmakla, kaçıp yalnızlaşmak arasında bocalar durur.

Bunları niye söylüyoruz? Bundan 4 yıl önce tüm ülkeyi şehir şehir dolaşıp "Bu ülkede sığınmacılar sorunu var bu insanlar bu ülkede geçici değil kalıcı olarak geliyorlar" dedik. Sağlık, eğitim, kültür, hukuk alanlarında çok değerli uzmanlarla toplumu aydınlatmak için dolaştık. Tüm siyasi partilere sığınmacılarla ilgili raporlar verdik. O zaman bize bıyık altından gülenler şimdi bu konunun ciddiyetini anlayıp çalışmalar yapmaya başladılar... Bence çok geç kaldılar... Bizden söylemesi..

Şimdi de bu ülkenin 'aydınlar'ı olarak ülkenin en büyük probleminin "Kanal İstanbul" projesi olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. İngiliz derin devleti Kanal İstanbul'u yapıp Süveyş Kanalı’nda yaptığı gibi ortak olmak istiyor.

Tüm ticari gemileri bu kanaldan geçirip Kanal İstanbul'un gelirinden 100 yıllık bir zaman içinde payını almak istiyor.

Onun için de tüm siyasetçileri ve siyasi partileri sıkıştırıyor, rüşvet veriyor. Aklınıza gelen her şekilde tehdit ediyorlar. Gerekirse kredi musluklarını kapatıyorlar ve İstanbul Belediyesini istiyorlar. Eğer İstanbul'u AKP alır ise zannediyorum bu hayallerini gerçekleştirip Kanal İstanbul’u yapacaklar ve bütün ticari gemilerin buradan geçişini sağlayıp çok büyük bir parayı yıllarca kazanacaklar.

Onun içindir ki bugün siyasette dönen tüm oyunların perde arkası Kanal İstanbul projesi yüzünden oynanıyor..

Ortada deli bir para var.. Akıl tutulacak kadar büyük olan bu parayla insanları ve partileri satın almaya çalışıyorlar, yeri geliyor tehdit ediyorlar...

Kanal İstanbul çok çok önemli bir konu...

Bu ülkenin yetiştirdiği aydınlar olarak bizim görevimiz tehlikeyi önceden sezip toplumu uyarmaktır.

Zira 'aydın' olmak; güzel kıyafetler giymek, kolalanmış yaka takmak ve başında modern bir şapka taşımaktan ibaret değildir. 'Aydın' her ne şekilde olursa olsun doğruların yanında saf tutup dernek ve sivil toplum kuruluşlarıyla halkın yanında durmalıdır...